KARŞILAŞTIRMALI
NOGAY – TÜRK
HALK KÜLTÜRÜ
Nogay – Türk Halk Kültürü ile ilgili olarak bizim evvelce bazı denemelerimiz olmuştur.1
Ancak bu çalışmalar ayrıntılı değillerdi, bu defa çalışmamıza alanda yapılmış 2Rusça bir eseri esas aldık.
Bu kaynağın Türkçeye aktarılmasında mesai arkadaşlarım3 yardımcı oldular. Biz halk kültürü çalışmalarını yaparken daha ziyade halk inançları üzerinde yoğunlaşıyorduk, beslenme, musiki gibi alanlarda çok kere çalışmalarımızda ikinci dereceden yer alıyorlardı. Bu defa; halk tababeti, halk takvimi, folkloru, beslenmesi, giyimi gibi konulara da yer vermeğe çalıştık.
НОГАЙ УТВАРЬ:
BESLENME
Nogay milli yemekleri Türkistan ve Kuzey Kafkasyadakilerinin benzeridir. Ancak zamanla köken olarak aynı olmalarına rağmen bunlardan biraz farklılaşmıştır. XIII. Yy. da özel et ve süt yemekleri daha yaygındır. Bunların yanısıra darıdan yapılan yemekler de vardır. XV. Yy. ortalarına doğru Pyatigorya reyonunda ekincilikle birlikte ekmek üretmeye başladılar. Matvey Mekovky, Nogay yemekleri üzerinde çalışmış olup XVI. Yy.da verdiği bilgilerde süt yemekleri yer alıyordu. Bunlardan “kumuz”kımız en önemli besin kaynağı idi. Diğer araştırmacılardan birisi olan A. Cenkinson, C. Delukka XVI-XVIII. Yy.da Nogay yemeklerini tanımlayıp et ve süt yemeklerinin Nogay mutfağındaki yoğunluğunu anlatmıştır. Fakat XVIII yy. başlarında Oleariy, Tatar diye tanımladıkları Nogayların tavuk ve un yemeklerine dair de bilgi vermektedir. XVIII yy. da çeşitli bölgelerde yaşayan Nogayların yemek kültürü hakkında geniş bilgi verilmektedir. Pavolyiye Nogaylarının yemek kültürünü analiz eden S. Gimelin’e göre, Nogaylar ekmek pişiriyor, unlu yiyecek hazırlıyor,
Катлама. KATLAMA
ногай оьтпек NOGAY ÖTPEK
боурсаки BOURSAK
at, koyun ve sığır etinden yemek hazırlıyorlar, pilav pişiriyorlardı. Güneşte kurutulmuş çeşitli balık türleri de yeniliyordu. İ. G. Georgiye göre Nogaylar yiyeceklerini hayvancılık ve bazı bostan bitkilerinden hazırlıyordu. Onlar, et, süt, peynir, yağ, pilav ve çeşitli yabani ve üretimi yapılan bostan bitkilerini tüketiyorlardı. Yazın karpuz, yemiş (kavun) ve özellikle Kırım’dan tedarik edilen çeşitli otları yiyorlardı. Yemek, genellikle kadınlar tarafından hazırlanıyordu. Erkekler hayvan keser, derisini soyar, parçalar ve daha sonra kadınlara verirlerdi. Kadınlar da bu etlerden çeşitli yemekler hazırlıyorlardı. Orta Asya / Türkistan, Kuzey Kafkasya ve Povolyiye (Kırım’ın Kuzeyi) halklarının çoğunda olduğu gibi Nogaylarda at, deve, koyun, sığır ev kuşları (tavuk, ördek, kaz, hindi) ve yabani kuşların eti yenilirdi. D. Şıtalter’in ifadesine göre; Nogaylar yazın, koyun, kışın at yeti yerlerdi. Beslenmiş atlar genellikle sonbaharda kesilirdi. Kulun ve tay etleri çok sevilir ve bazı hastalıklara karşı ilaç olarak kullanılıyorlardı. Kulun / Taypiy (yağ) “Komkazı” bazı mide hastalıklarına iyi geliyordu. At etinden Kalbasa (Salam), “Kazı” hazırlanıyordu. Bunun için atın düz bağırsağı (as-sek) iyice yıkanıyor ve bir ucu sıkıca bağlanıyordu. Sonra bu bağırsak küçük parçalara ayrılmış yağlı etlerle dolduruluyor. Bol miktarda öğütülmüş karabiber ve sarımsakla dolduruluyorlardı. Bağırsak doldurulduktan sonra, ikinci ucuda bağlanıyor kurulması için asılıyordu. Kazı-Kalbasan kızartılmak, kurutulmak suretiyle ve çiğ olarak yenilebiliyordu. Etten “kuvarmış” diye bilinen bir yemek hazırlanıyordu19
Biz, Karaçay – Çerkezki’de yazar İsa .......evinde misafir etmiş tavuk yahni ve balık kızartma yemiştik.20
Yazarlar grubunun Nogaylarla ilgili verdiği bilgilerden Bozkır beslenme kültürünün özelliklerini ve Nogayların yerleşik yaşam dönemine geçme dönemlerini izleyebiliyoruz.
Nogaylarda at ve koyun etinden “Toltırma” denilen salam türü bir yemek hazırlanırdı. Bunun için kıyılmış et bağırsak parçaları ile karıştırılıp düz bağırsağa doldurulup iki ucunu da bağladıktan sonra bacada kurutuyorlardı. Toltırma hazırlanırken arta kalan et kurutulurdu. Buna “kaak et” denirdi. Kornisa’nın belirttiğine göre ince bir şekilde doğranılmış etten erkekler tarafından “Taramu” denilen özel bir yemek hazırlanırdı. Taramu yemeği Nogay erkeklerine olan kardeşlik bağı ve değerlerin korunması için bu yemeğe kadınlar kesinlikle dokunmuyorlardı.21
Güney Azerbaycan Türklerinde “Bibi Sofraları” kurulur. Bu yemekler adak yemekleridir. Bunlara erkekler alınmazlar. Özbek Türklerinde de evlilik merasimleri döneminde sadece yaslı kadınların katıldıkları meclisler vardır. Bunların benzerini Hakas Türklerinde de girebiliyoruz. Nogayların yemek kültüründe yumurtanın özel yeri vardır. Yumurta hazırlop olarak yenilirdi. Yumurta aynı zamanda soğanla birlikte yağda kızartılır “kaygana” denirdi. Çiğ yumurta kaynatıldıktan sonra peynir parçaları, süt tereyağı ve tuz ilave edilerek “yomeke” denilen yemek pişirilirdi.22
Nogayların koykanası Azerbaycan ve Anadolu’da Kaygana/Gaygana olarak bilinmektedir. Nitekim Nogaylardaki kürenke ağırlık birimi Azerbaycan Türklerinde Kirvenge olarak biliniyordu.
Nogaylarda et yemekleri genellikle bayram günleri veya törenlerde yenilirdi. Süt ve süt ürünleri ise, Nogayların kullandıkları günlük tüketim maddeleri idi.
НОГАЙ УТВАРЬ:
Nogay mutfak levazımatı; Şara, Saplı, Şanak, Kaşık, Nelbeki (tabak), Saplıoyak, Tepşek (tabak), Savak, Ojacı (kepçe türü), Oyman (büyük tabak), Şomiş (büyük kaşık), Şolpu (süzgeçli kaşık), Yalgacı (büyük kepçe), Telpek (büyük çanak), Tos togay (kase), Şapşak (fıçı), Şelek (Saka omuzluğunun ucundaki ahşap kava), Kuen (omuzluk), Tobak (tabak), eleken /tekene (elek), Suzgiş (süzgeç), Şanışkış (çatal), Tuygiş (havan eli), Avonkov (tahta boğumlu kavonoz), Ezayak (ayaklı ahşap testi), Sis (uzun şiş), Kumgan (ıbrık), Şalmek (çömlek)tir. Bunlardan Tuygiş’in Azerbaycan Türkçesindeki ismi Hevenç –deste’dir. Kumgan’ın ismi ise Sehenç’tir.
Nogaylarda Giyim Kuşam
Nogay ulusal giysileri uzun asırların birikimi ile oluşmuştur. Nogay Türk giysileri göçebe ve yerleşik Nogay halklarının tipik yaşam özelliklerini yansıtmaktadır. Giysilerde kullanılan kumaşlar bazen satın alınarak dışardan temin edilmiş ve zaman zamanda Nogay tezgahlarında örülmüşlerdir. 15. yy. da Nogay Ordasının geliştiği bir dönemde kumaş ihtiyacı Moskova’dan karşılanıyordu. Buhara’daki Nogay Kervansarayı’na Çin’den, Hindistan’dan ve diğer üretim merkezlerinden çeşitli kumaşlar getiriliyordu. XIX. Yy.dan itibaren Nogay Türk toplumunda fabrika ürünü olan dokumalar kullanılmaya başlanılmış, üst giyim ve ayakkabılar Rusya’dan alınmıştır. Kuzey Kafkasya halkları arasında birçok kumaş için ortak ad kullanılmıştır. Nogaylarda ipek mendile “Şille Yağlık”, Karaylarda “Çille”, Kabartinlerde “Şille” denilmektedir. Nogaylar kadifeye, “katebi”, Çerkezler “Katabı”, Osetler “hastabae” diyorlardı. Bu giysilerin büyük bir bölümü Türk halklarında ortak iken, bazıları da özellikler Nogaylarca kullanılmışlardır. Nogay giysilerini kadınlar dikerlerdi.4
Kafkasya halklarında ortak bölgesel bir halk kültürü geliştiğini görüyoruz. Bu kültürün karakterini doğal olarak temas halinde bulunulan soydaş Türkistan üretim ve kültür merkezleri ile halk kesimlerinden etnik ağırlıkta olanlar teşkil ediyordu. Erkek giyimleri göçebe ve yerleşik hayat tarzı yaşayan Nogayların doğal olarak yaşam biçimleri tayin ediyordur. Erkeklerin giysileri bazan dize kadar uzanabiliyordu. Nogay Türk pantolonları diğer Kafkas halklarına nazaran daha geniş oluyordu. Nogay Pantolonları geniş oluşlarıyla biliniyordu. Pantolonların kemerleri yünden hazırlanırdı. Bu kemerlere “Işgır İstabav” deniliyordu. Yün kemerlerin uçlarına küçük “kemikler” bağlanırdı. Üst giyim olarak kolsuz gömlek giyiliyordu. Buna “kısba” veya “kurte ton” deniliyordu. Bu gömlek, genellikle ziraatla uğraşılınca çiftlik hayatında giyilirdi. Bazan astarsız hafif kumaştan yapılmış “cübbe–kaftan” lar da giyilirdi. Bunlara “Elen” denilirdi. Elenlerin sol üst tarafında bir cep olurdu. Zengin step Nogayları kaliteli çuhadan yapılmış yazlık üst giyim olan “Beşmet – Kaptal” giyiyorlardı. Bu giysi kalçalara kadar uzanır, daha sonra belden aşağıya giysinin 12-14 cm kadar olan yırtmaçları bulunurdu. Kadınların giydikleri Beşmetlerin, yan yırtmaçları olmazdı. Kartal’ın genellikle uçları dik duran yakaları olur ve yaka uçları düğme ile birleştirilirdi. Her yaştaki erkek uzun etekli Başmet giyerdi. Kışın üst giysilerin üzerine “ton” diye bilinen kürt giyiyorlardı. Bu kürtler, Boriton / Kurt derisinden, Tilkiton/ Tilki derisinden, Toyınton/ Sincap derisinden, Teriton/ Koyun derisinden, Korpeton/ Karagül derisinden dikilirlerdi. Ayrıca kuzu derisinin ise Eltirton olarak bilinen Kürtler dikilirlerdi. Bütün Kürtlerin çok geniş yakaları olurdu. Bunlardan bir kısmı “Tutba Yago” olarak bilinen bir tür dik duran yakalardı. “Yayma Yaga” ise, yanlara omuzlara doğru yayılır vaziyette idi. Kürtler genellikle dizlerden aşağıya doğru inerdi. Günlük giyilen Kürtler ise, sadece dize kadar iniyor ve çalışmayı kolaylaştırıyordu.5
Nogay Türk giysileri büyük ölçüde göçebe veya yarı göçebe Atlı Bozkır Medeniyetinin doğal olarak karakterlerini taşıyorlardı. Bu karakterleri Anadolu Türk giysilerinde de görüyoruz. Daha doğru bir ifade ile şimdilerde nadiren kırsal kesimde ve daha ziyade müzelerde, değişikliğe uğramış şekilleri ile de folklorik kıyafetlerde izlerini görebiliyoruz. Biz, Sarıkamış’taki Kafkasya göçmeni bir kısım Türk halkları ile Kars’daki Karapapah Türklerinde 40-50 yıl evveli itibariyle bu giysileri hatırlıyoruz. Nogay Türk halk giysi isimleri de Anadolu Türkçesi zenginleştirecek karakterdedir. Nogay Türkçesinden yola çıkmak veya etimolojik inceleme yapmak ayrı bir ihtisas işidir. Ancak bu giysi isimlerinin Türkçe olduklarına şahitlik etmek zor değildir.Türk giysileri sözlüğü yapıldığında bu değerlerimize sahip çıkabilmek daha kolaylaşacaktır.
Erkek üst giyiminin en önemli simgesi “Belbacı” diye bilinen kemerdir. Belban, ensiz ve metal tokalı olurdu. Kemere, metal veya altın parçalar takılarak asılırlardı. Kemerde aynı zamanda hançerin takılabilmesi için “kın” asılı olurdu. Kemerle birlikte “kuşak” da takılırdı. Kuşak, 2 metrelik ipek kumaştan yapılırdı. Bu kuşaklardan Nogay çobanlarının da olurdu. Çobanlar bellerine, bıçak, kamçı, çoban çantası ve başka şeyler takarlardı. Nogaylarda çeşitli başlık türleri de vardı. Başlıklar, yünden, keçeden ve ketenden yapılırdı. Genelde yetişkinler, kış şapkası olarak bilinen ve koyun derisinden hazırlanan “börk” giyerlerdi. “Eltır börk”, “körpe börk” gibi börk türleri vardı. Yaz aylarında ise, daha ziyade “kiyiz börk” denilen dairevi ve geniş, yanlarından bantlarla süslenilmiş şapkalar giyilirdi. Bu tür şapkaları daha ziyade yaşlılar ve çobanlar kullanırlardı. Yağmurlu ve karlı havalarda ise Nogaylar “Başlık” diye bilinen bir şapka giyerlerdi. Başlık, kapşon şeklinde dikilir ve omuzların üzerindeki iki geniş kanatla başlıkla boyun örtülürdü.6
Nogay Başlığı, M.Ö. 6-4 yy. da Orta Asya halkları ve Hun Türklerinin giydikleri başlıklara benziyordu.Nogaylarda çeşitli erkek ayakkabıları da vardı. “Dırık” diye bilinen ayakkabı daha çok kullanılırdı. Bu ayakkabı türü büyükbaş hayvan derisinden hazırlanıyordu. Dırık’ın yapılmasında, deri ayağın ölçüsünde kesilir. Kürklü kısmı içeride kalacak şekilde bağlanılırdı. Kışın bu tür ayakkabıların içerisine “Şebey” diye bilinen “kurvot” döşenirdi. Bu ayakkabı türü Kuzey Kafkasya’nın diğer halkları tarafından da kullanılırdı.7
Anadolu’da çarığın malzemesini hazırlanış ve bağ yapısını, kışın içerisine otda serilişini bilenler Anadolu ve Kuzey Kafkasya halklarının ortak bir giysi kültürü geliştirdikleri kolaylıkla anlayacaklardır. Bu ortaklığa sadece aynı iklim kuşağının insanları olmaları yol açmamıştır. İki coğrafya demografik yapı itibariyle de büyük ölçüde aynıdır. Karşılıklı göç yaşamış ve insan varlığının kaynağını büyük ölçüde, Altaylar, Türkistan gibi aynı coğrafya sağlamıştır.
Şebeyler, mestle giyilirdi. Mestler, sarı ve kırmızı marokenden hazırlanır, gümüş ve altınla nakışlanıp bezetilirdi. Eve girilince, mestin dışındaki ikinci pabuç çıkarılır odaya mestle girilirdi.8
Çarıkların renkli ipliklerle işlendiklerini, renkli ipliklerle onlara püsküller, ponponlar takıldığını Anadolu müzelerindeki örneklerinden biliyoruz. Biz Türk halk inançlarında aynı konusunu çalışırken muhtemelen Tokat etnoğrafya müzesinde üzeri aynalı çarık resimleri çekmiştik. Çocukluğumuzda şehir hayatında çarık – lastik yoktu ama, mest – lastik giyerdik. “Geydim çarıklarımı Gel bağla bağlarını....” artık türkülerde kalmıştı.
Nogay Türk ayak giysilerinin arasında, deve, inek derisi ve keçeden hazırlanan “bohlar da vardı. Bunlar daha ziyade Kafkas halkları arasında Nogaylar tarafından giyiliyorlardı. Erkeklerin günlük giysilerinin yanısıra, özel olarak hazırlanmış bayram ve tören giysileri de vardı. Bunlardan “Eba” tören giysisi olarak bilinirdi. Eba / Aba7yı daha ziyade yaşlılar ve tören yöneticileri giyerdi. Nogaylarda yas / matem giysisi genellikle kara olurdu. Özel olarak yasda giyinilen şapka vardı. Bu şapka “ölünün yılı” sene-i devriyesi oluncaya kadar giyilirdi. Mekkeyi ziyaret olan yaşlıları hacılar ise; Salma / Sarık giyinirlerdi. Göçebe Nogaylar günlük hayatlarında; yay, ok, balta ve sungi / süngü taşırlardı.9
Anadolu’nun bir kısım kırsal kesiminde de sarığa salma denilirdi. Halen Azerbaycan Türkleri sarık değil salma demektedirler. Kara genelde bütün halklarda bu arada Türk ve akraba kültürlü halklarda da kara yas rengidir. Kara bayram, Kara yer, Karagün gibi tabirler yas içeriklidir.10 Kara genelde yas rengi olmakla birlikte Özbekistan’ın bir kısım Türk halkı yasta mavi giyinmektedir. Derinliklerinde eski Türk inançları yatmakta olan bu inancın hala örnekleri görülebilmektedir.11 Bir yıl yas şapkasını takmak. Ata ruhu inancı ile izah edilebilir. Bu uygulama da eski Türk inanç sisteminin bir kültüdür. Bazı Türk kesimleri bilhassa yaslı bayanlar daha ziyade eş ve anneler bir yıl, o gün sırtlarında olan elbiseyi hiç değiştirmezler. Ölen şahsın ruhunun giderek azalan fasılalarla evini ziyaret edeceğine inanılır. Bu itibarla giysilerin şekli ve üzerine sinmiş olan kokunun meftanın ruhuna yardımcı olacağına inanılır.12
Nogay kadın giysileri erkek giysilerine benziyordu. Ancak kadının başladığında yüzünü hafifçe kapatan bir örtü olurdu. Üsten erkeklerin pantolonuna benzeyen bir pantolon giyilirdi. Kadın pantolonu iki bol paçadan oluşuyor v “şalvar” andırıyordu. Bu model onların rahatça hareket edebilmelerini sağlıyordu. Kadınlar gömleğin üzerine “Koylek” giyiyorlardı. İç giysileri yakasız oluyor ve bellerinden biraz aşağıya iniyorlardı. Kadınların iç gömlekten farklı olarak düğmeli ve yakası olan bir giysidir. Üst gömleğin üzerine ipekten hazırlanmış “Kısa kaftan / Zıbın” giyiyorlardı. Kaftanlar genellikle kalçaya kadar iner ve kadın vücudunu sıkıca sarardı. Daha rahat çalışabilmek için Kaftanlar genellikle kolsuz olurdu. Bu tür kaftanlara “Kıspa” veya “yelen” diyorlardı. Kaftanlar genellikle akrafla bağlanırdı. Diğer bir kadın giysisi ise 4 etekli “Sıba” idi. Sıba genellikle uzun etekli ve uzun kollu olurdu. Bir başka kadın üst giysisi ise Beşmet (Kaptal)dı. Kışın kadınlar ton diye bilinen bir kürk giyerlerdi. Bu kürtler kuzu derisinden (eltir –ton) karagülden (korpe-ton) koyun derisinden (teriton) kunduz derisinden dikilirdi.13
Nogay Türklerinde, düğünü yapıldıktan sonra genç kadın, evli olduğunu bildirmek için ağ bir mendil “tasdar” taşırlardı. Evli kadınlar başlarına küçük bir mendil veya keten bir bez dolandırır, üzerine tasdar koyarlardı. Soğuk havalarda kadınlar genelde “Şalma” denilen bir kumaş parçası ile başlarına örterlerdi. Nogay kadınları, “Yağlık”, “Şokana”, “Bastarkış”, denilen baş örtüleri de kullanırlardı. Yağmurlu havalarda “Bastık” gibi dikilen “Yamgırlık” kullanırlardı.14
Yağlık, Kuzey Azerbaycan’da Kuzey Kafkasya’da Derbent Türklerinde,
Gürcistan’ın Borçalı Bölgesi Karapapah Türklerinde, Güney Azerbaycan’da İran Türklerinde ve Nahçıvan’da Anadolu’da Aros vadisinde de aynı isimle tanınıyordu.
Nogay kadın ayakkabıları genellikle yün ve deriden hazırlanıyordu. Keçeden “uyuk” adlı kadın patiği hazırlanırdı. “Şorap” denilen bir tip kadın ayak giysisi daha vardı. Bunlar günlük ve bayramlık olarak ayrılırlardı. Günlük olan şoraplar tabansız dikilirlerdi ve tokası olurdu.15
Büyükler için yünden yünden el dokuması patik Kars’da da giyilirdi. Altına deriden veya keçeden altlık yapılırdı. Keçe patik, çorap ve boğazlı çizmemsi ayak giysileri bu arada terlikler hala Kazak Türkleri arasında sade ve işlemeli olarak hazırlanmaktadır. Türkmenistan’da kalın yünden işlemeli kara ve uzun boğazlı bayan çorapların yanısıra içerisine elyaf karıştırılmış yün çorapları bayanlar kırsal kesimde dışarıda da giyebilmektedir. Bu seriden bir diğer Türkmen kadın giysisi de dizliktir. Dizlik karışık renkli yünlerden örülür alt kısmı dar üst kısmı geniştir. Çoraptan yukarı ve entari eteğinden aşağı kısmı için giyilir. Bunlar tarafımızdan resimlenmiştir.
Nogay kadınlarının hayatında “Baş bezeme” ve baş bezekleri önemli yer tutarlar. Gümüş bezekler Nogay kadınının ihtirasını simgeler. Genç ve Nogay kadınların alınlarında veya çenelerinin altında uzanan gümüş takılar ve onlara takılı küpemsi pulları olurdu. Bunlar; Kulakşın, Şırga, Bukpe Şırga, Koraz Kulakşın, Tuyaklı Kulakşın gibi çeşitli küpe türleri idiler. Kızlar genç yaşlarından itibaren burunlarına alka, toga takıyorlardı. Toga’yı sadece kızlar değil, daha dünya’ya gelmeden evvel nişanlanmış erkek çocukları da takıyorlardı.16
Nogay Türklerinde olduğu gibi Anadolu Türklerinde de, başın bağlanmış şekli, yazma veya başörtüsünün rengi biçimi, kofigin düz veya yan konuluşu gibi biçimler, giyenin kız, nişanlı kız veya evli hanım olduğuna işaret ederler. Türk Dünyasında baş bezeme ile ilgili kelimelerin derlenilmesi halinde yüzlerce kelimelik bir lügatçanın oluşacağına eminiz. Biz Karakalpakistan’da etnografya müzesinin üç ayrı salonunda sergilenen Karakalpak, Özbek ve Türkmen takılarının isimlerini sergilediğimizde zengin bir liste oluşmuştu.17
Bu arada Nogay etnografik kaynaklar halhal ve hızmanın vatanı içinde bir bilgi vermektedir. Bu kadın süs eşyalarının vatanı muhtemelen Kafkasya idi. Bir diğer ilginç tespitle “Beşik kertmesi”nden evvel yapılan nişanlanma olayıdır. Beşik kertmesi daha ziyade kırkı içinde dünyaya gelen çocuklar arasında yapılırlarken Nogayda Toga’yı doğmadan nişane kesilen erkek çocuk da takabilmektedir.
Nogay kadınlarında diğer Türk kesimler gibi yaş döneminde kara giyindiklerini belirtmiştik. “Ağları çıkar kara giy gelin” gibi. Ancak Nogay Türklerinden yaptığımız bir tespite göre kadınlar normal günlerde beyaz taşlı takılar kullanırlarken yas dönemlerinde sarı taşlı takılar takınırlardı. Nogay Kadınlar bakımlı olmaya özen gösterirler. Dış görünüşlerine önem verir parfüm de kullanırlardı. Saçlarını Kenosla yıkıyor, tırnaklarına oje sürüyorlardı. Makyajlarında pudra ve allık kullanıyorlardı.genç Nogay kızların giysileri yaşlı hanımların giysisi ile aşağı yukarı aynı idi ancak çok daha pratikti.18
HALK TABABETİ
Nogay halkının da doğal olarak geçmiş yaşamlarından gelen birtakım sembolleri, değerleri olmuştur. Bunlardan Halk tababeti ve bu arada veteriner bilgileri ilk sıraları alır. Atlı Bozkır Kültürünün özelliklerinden birisi de hayvan bilgisi birikimli oluşudur. Nogay hayvan bilgisi birikimi çok tartışılmıştır. Ünlü halk sağlığı bilimcilerine göre Nogay Türkleri halk sağlığı uzmanlarına “Suyek Usta” veya “Yarakşı” diyorlardı. Bunların üç tedavi yöntemleri vardır. Bu yöntemler, Masaj-ovma, yerine koyma – çıkıklar için ve çekmektir. Göbek düşmesi içindir. Bu tedavi işlemlerinde kullanılan malzeme, döşekçik, bantbezi idi. Bazı hallerde de henüz kesilmiş koyunun postuna tedavi edilecek hasta sarılırdı. Bu yöntem çok bilinen bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi şekli Nogayların akraba topluluklarından Karaçaylarda da vardır. Halk tababetinde çeşitli otlar, süt ve yağdan halk ilaçları yapılırdı. Türkeçare/ halk ilacı” daha ziyade aç karnına içiliyordu.23
Halk ilaçlarının birçok yerde ismi “Kocakarı ilacı” veya “Çerçi Dermanı” iken Kafkasya isminin Türke çare olması ilginçtir. Bu tabirin vatanı daha ziyade Azerbaycan Türk coğrafyasıdır. Biz bu ismi ilkin Nahçıvan’da tespit etmiş sonraları Azerbaycan’ın sair kesimlerinde teyit etmiştik. Hiçbir halkın halk ilaçları milliyet ismi ile söylenilmez. Mesela Almana veya İngilize çare diye bir ilacın ismi yoktur. Kazağa veya Kırgıza değil de üst kimlik olan Türke çare denilmiş olması da ilginç olmalı. Biz bu hususu Türk adının mistik muhtevasına dair yaptığımız çalışmalarda24 irdelemeğe çalıştık. Türk ata onun şifa gücü kamların şifa verici de olabilmeleri ile ilgili olabileceğini düşünüyoruz. Bu arada çekmek suretiyle yapılan tedaviye da şahit olduk.Kars’da 1940-50’li yıllarda yengem Mevlut Durgun “Göbek Çekme” tedavisi yapardı. Bunun için hasta sırt üstü yatırılır elinin tabanı ile göbeğin ortası ovulur gibi yapılır sonra katlanmış şekli ile parmak göbeğe takılır ve yukarıya doğru çekilir. Bu tür hastalara “Göbeği düşük” denirdi. Bazı insanın göbeği sık düşerdi, göbek yüksek bir yerden atlanınca veya ağır bir şey kaldırınca düşerdi. Hamallarda ve daha ziyade erkek çocuklarında görünürdü.
Hayvan derisine insanı sararak tedavi etme yöntemini ilkin Balkanlardan tespit ettik. Sonra Anadolu’da da yapıldığını öğrendik. Daha ziyade yanılmıyorsam kırık çıkıklarda ve “Beli Gevşek” hamile kalmakta zorluk çeken hanımlar için kullanılıyor. Bunun için bir hayvan kesiliyor derisi soğuman soydurulmuş hasta bu deriye sarılıyor. Deri kurumaya yavaş yavaş başlayınca haliyle içindeki vücudu sıkıyor. Bu sıkma işlemi tetrici ve vücudun bütün noktalarına eşit etki yapıyor. Böylece zor ve fakat etkili olduğuna inanılan bir tedavi sürüyor.25 Bu arada Proto –Türk dönemden sonra da Balkanlar muhtelif dönemlerde Kafkasya’dan göç almıştır. Göç olgusu ile halk kültürünün yayılma alanının belirlenmesi, kültürel etkileşimde halkların komşu coğrafyaları paylaşımları kadar önemlidir.
Nogaylarda, akciğer hastaları için porsuk derisi, süt ve sarımsak kullanılıyordu. Nogay halk tababetine dair L. M. Tolstoy’un anılarında da bilgi vardır. Tolstoy Nogaylar tarafından tedavi edilmiştir. Bu tedavide kuruyemişlerin tozu kullanılmıştır. Nogay Aip bu yöntemle Tolstoy’un boğazındaki rahatsızlığı tedavi etmiştir. Bu dönemde ünlü bir Nogay halk tabibi melhemi açık yaralarda kullanıyordu. Bu ilaçta, yağ, bal, yumurta sarısı, un ve balmumu kullanıyordu. Nogay Türklerinde 20’den fazla hastalığı ve onların tedavi şekilleri biliniyordu. Bir takım hastalıkların tedavisinde zorlanıyordu. Bir kısım hayvan hastalıklarında hayvan sabahleyin yem yemeden ve ahırdan çıkmadan hayvanın yarası kirpi yağı ile doldurularak tedavi uygulanıyordu. Güneşte kurutulmuş taze Yavşan / Pelin otunun tozu çürümeye yüz tutmuş yaranın üzerine, yara biraz ovulduktan sonra üzerine bağlanıyordu.26
Sarımsak Türk halk hekimliğinde önemli yer tutar. Sarımsağın mikrop öldürücü fonksiyonuna dair E..............geniş bir çalışma yapmıştır. Hatta sarımsağın sağlıktaki önemini anlatan hadislerin varlığından dahi bahsedilmiştir.27 Biz sarımsağın, nazar, büyü, hortlak ve çeşitli kara iyeler karşısındaki yararlı rollerini tespit etmiş fiziki ve fizik ötesi zeminlerde Sarımsağın oynadığı bu olumlu rol üzerinde çalışmıştık.28
Nogaylar hayvan tedavisinde maden sularından da yararlanıyorlardı. Bu yöntem Nogay Türklerinde çok eskiden beri uygulanıyordu. Tedavi usulleri arasında kan akıtma da vardı. Bunun için özel tıbbi aletler kullanılıyordu. Kan hasta hayvanın yan tarafından alınırdı. Bu tedavi şekline “Kartık” deniliyordu. Atlarda bu türden bir sorun olunca atın ayağını çertiyor / bıçakla çiziyorlardı. Bu işlemden sonra ata bir kapla su veriliyordu. Atların göz hastalıklarında toz şeker ilaç olarak kullanılırdı. Bu dönemlerde “Sibir yarası” ve “Hayvan Humması” hastalıkları çok yoğundu. Nogaylarda dini, mistik inanç içerikli hayvan tedavisi de vardı. Bu tedavi yönteminde ruhlardan istifade edilirdi.29
Hayvanlardan kan akıtmak suretiyle tedavi edilmeden yöntemi Anadolu Türklerinde de vardı. Uygulama şekilleri büyük ölçüde benzemektedir. Bu konuda Türkiye yapılmış çalışmaların mevcudiyetleri de bilinmektedir. Ruh –at ilişkileri konusunda eski Türk inanç sistematiğinden günümüze kadar gelmiş bir kara iye olan süreli diye bilinen bir habıs ruhun gezeleri atlara ahır içerisinde binip onları çatlatırcasına koşturduğuna inanılır. Bu kara ruhun hayvanlara zarar vermesini önlemek ve onun yakalanabilmesini sağlamak için atın sırtına zift türünden yapışkan bir madde sürülür. Böylece anılan kara iyenin yapışacağı için yakalanacağına inanılırdı.30
Diğer taraftan at, Türk halk inançlarında kült oluşturmuş adeta bir ak iyedir. O’nun nalından, yelesinin kılından, ayak izinden kişnemesinden, üzengi ve geminin demir aksamından kafa kemiğinden, kötü ruhlara ve kem gözlere karşı korunmada istifade edilir.31
Nogaylar da diğer Türk soylu halklar gibi 12 Hayvanlı takvimi kullanıyorlardı. Bu takvimdeki aylar, fare, inek, pars, tavşan, balık, at, tavuk, it, koyun, ejder, maymun, domuz yılları idi. Nogaylarda ay isimleri ise, Yanıbar / (Ocak), ruhun beslenme ayı, Beribar (Şubat) Yeri beslenme ayı, Mırat (Mart) Ruya ayı, Eter-el (Hisan) ülkeyi düzeltme ayı, May (Mayıs) yağ ayı, Uyin (Haziran) toplama ve depolama ayı, İyin (Temmuz), Avız (Ağustos), sentebar (Eylül) mukavamet ayı, Oktabobar (Ekim) avla doyum ayı, Noyabar (Kasım), Tekebar (Aralık) keçi ayı idi. Halk meterolojisi Nogay hayatında önemli idi aynı zamanda diğer Türk halkları ile ortaktı.32
12 Hayvanlı Türk Takvimi için H. Çay’ın çalışmalarına bakılabilir.
Nogayların ayrıca kendi birimleri vardı. 1 km’ye Şakırım deniyordu. “Kulaç” da vardı. Kuşak ise karış karşılığında kullanılırdı. “Kırma Ayak” köy bardağı ile yapılan bir hacim ölçüsü idi. Ayrıca “Şara”, “tostakay” gibi birimlerde vardı. Bunlar daha ziyade takas da kullanılırlardı. “kürenke” 500 gr karşılığındanogay ağırlık birimlerinden birisi idi. “Ok” da bir birimdi. 3 kürenke bir okdu. Ayrıca “put” ve 2.5 put karşılığında “sabu” diye bilinen bir ağırlık birimi daha vardı. “Şekki” köylerde kullanılan bir el terazisi idi. Batı birimleri Nogay yurduna XIX. Yy. ın sonlarında gelmiştir.[34] Bu birimlerden bir çoğunu bir halkanın bir kısmı Kuzey ve Güney Kafkasya göçmeni olan Kars’dan hatırlıyoruz.
[1] Y.Kalafat Kırım –Kuzey Kafkasya, Sosyal Antropoloji Araştırmaları, Ankara, 1999 sh. 1199-203; Nogay Türklerinde Halk İnançları, TÜRKSOY, Nisan 2001, S. 3 sh. 33-35
[2] I. K. Kalumkov, P.X.Kereytov, A.İ. Cikaliev, Nogaylar, Çerkeski, 1988
[3] Halem Cabbarlı, Kamil Ağacan, ASAM Kafkasya Masası Uzmanları
[4] İ.X. Kalmıkov, P.X. Kereytov, A.İ. Cikaliev, a.g.e. sh. 120-137
[5] a.g.e.
[6] a.g.e
[7] a.g.e
[8] a.g.e
[9] a.g.e
[10] Y.Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Kora “ 4. Uluslar arası Türk Kültürü Kongresi, Ankara 4-8 Kasım 1997
[11] Y.Kalafat, Avrasya Türk Halk Sufizm I(...) Ankara, 1997 sh. 55-97
[12] Y.Kalafat Doğu Anadolu’da Eski inançlarının İzleri, Ankara, 1999
[13] İ.X. kalmukov, P.X. Kereytov, A.I. Cikaliev a.g.e
[14] a.g.e
[15] a.g.e
[16] a.g.e
[17] Y.Kalafat Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi Sultan Ankara 2003 Bozkır
[18] İ.X.Kakumkov, P.X. Kareytov, A.İ. E. Koliev, a.g.e
[19] İ.X. Kalmıkov P.X. Kereytov, A.İ. Sıkaliev. a.g.e sh. 147-158
[20] Y.Kalafat, Kırım- Kuzey Kafkasya, Ankara 1999
[21] İ.X. Kalmakov, P.X.Kereytov, A.İ. Sıkaliev, a.g.e.
[22] İ.H.Kalmıkov, P.H. Kereytov, A.İ.C. Kaliev. a.g.e. sh. 147-158
[23] a.g.e. sh. 68-81
[24] Y.Kalafat, “Türk Adanın İlahi Muhterasına Dair” Türk Dünyası Araştırmaları, Şubat 1996 S. 100, sh. 97-112
[25] S. Güngör, Burhaniye Mektupları, 2000 (Gayrimat ...)
[26] İ.H. Kalmıkov, P.H. Kereytov, A.İ. Cıkaliev, a.g.e. a.g.y
[27] Eren Akçiçek, Erence (Halk Bilimi Yazıları) İzmir, 1997, sh. 46-67
[28] Y.Kalafat “Türk Halk İnançlarında Sarımsak ve Soğan ile İlgili Hususlar” Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırmalar, Ankara 2001, sh. 85-91
[29] İ.H. Kalmıkov, P.A. Kereytov, A.İ. Cıkaliev, a.g.e, a.g.y
[30] Y.Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Kara iyelerle İlgili Halk İnançları” Güneyde Kültür, sh. 21-26
[31] Yaşar Kalafat “Orta Toroslardaki Türk Halk İnançlarında At” Türk Dünyası Tarih Dergisi, Mart 1998 s. 135, sh. 24-31
[32] İ.H. Kalmukov, P.H. Kareytov, a.İ. Cıkaliev, a.g.e. , a.g.y.
[33] A.Çay, Nevruz, Ankara 1999
[34] İ.H. Kalmukov, P.H. Kaveytov, A.İ. Cıkaliev, a.g.e. , a.g.y.