Erzurum’da Cağ Kebabı
OLTU CAĞ KEBABI’NIN TARİHÇESİ |
Türk mutfağında çok önemli bir yere sahip olan Cağ Kebabı’nın Kıpçak Türkleri’ne ait olduğu bilinmektedir. Bu yemek yaklaşık 300 yıldır bölgede düğün ve şölenlerde beğeniyle misafirlere ikram edilmektedir.
Cağ Kebabı 1930 yıllarda ise Erzurum bölgesinde geçim sıkıntısına düşen bir kişi tarafından baraka türü bir yerde ticari olarak satılmaya başlamıştır. Kebap ilk defa ticari anlamda 1930'lu yıllarda satılmaya başladıktan sonra 1960'lı yıllarda kebapçı sayısında büyük artış olmuştur. Odun ateşinde pişirilen kebab yaylalarda yetiştirilmiş koyun etinden yapılmaktadır. Kebab 2 milim kalınlığında, 3 milim genişliğinde ve 20 santimetre uzunluğundaki cağlarla ikram edilmektedir. Cağ kebabının 80 gram olarak sunulması gerekmektedir. Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı tarafından Resmi Gazete’ye verilen tescil ilan ile Erzurum’un Oltu İlçesi’ne özgü bu kebabın, belirtilen özelliklere bağlı kalmak şartıyla Türkiye sınırları içinde üretilebiliyor. |
Erzurum ziyaretimizin üzerinden aylar geçti ve bu güzel şehrimizin yeme-içme yazılarını yazmak yine Erzurum’dayken nasip oldu. Dadaşlar diyarı ile aramızda oluşan bu özel bağ elbette yediklerimizle iyice pekişti. Hazır olun, geliyor: Cağ Kebabı.
Doğrusunu söylemek gerekirse Erzurum’da Cağ Kebabı ile ilgili araştırmalarımı yaptığım zaman bu marine edilmiş, meşe odununda yatık halde pişen nefis yağlı kuzu budunun tek ve biricik bir mekanı olamayacağını anladım. Bu işin burada bu yazıyı hak eden iki tane ustası ve bu ustalara ait iki ayrı mekanı var: Kemal Koç ve Şakir Aktaş (Koç ve Gel-Gör) Aynı zamanda bu iki yerin -her ne kadar birbirlerine rakip olsalar da- aralarındaki kader birliğini görmezden gelmek ayıp olurdu. Bu yüzden ikisini birlikte yazmak istedim.
Olay 1975′li yılların ortalarından itibaren başlar. Kongre caddesi’nde Koç ve Gel-Gör yanyana sulu yemek yaparlarken 1982 senesinde ilk olarak Kemal Koç, Orta Asya kültüründe “toy” adı verilen sığır şölenlerindeki “Cağ Kebabı“nı ana yemek olarak menüsüne taşır.
E, milletimizin genetiğinde var ki bu yiyecek, yaylalardan ve şölenlerden taşıdığı o endamlı izlerle pek bir sevilir. Aynı sene Gel-Gör’ün sahibi Şakir Aktaş da Cağ Kebabına el atar.
Unutmadan, meraklısı için “Cağ” etin çekildiği metal şişlere verilen isim.
öğreniyoruz ki yaylalarda yapılan şölenlerde bu şişler metal değil tahtadan oluyormuş. Bunlara da “Bico” deniyormuş. Yani garsona sesleneceksiniz;” Bir bico, iki bico, yetmedi on bico çeeeek!” diye…
Şakir usta Kendini bildi bileli yeme-içme işinde. 30 yıldır Cağ Kebabı yapıyor. İşin tüm sırlarına hakim. İlk açtığı yeri kardeşi ile aralarındaki bir anlaşmazlıktan ötürü ona devretmiş. Şimdi Gürcükapı’daki yerinde hizmet veriyor. Cağ Kebabını karabiber, soğan ve yoğurtla marine ediyor. Bana kendi elleri ile “Tatari” denen (herhalde Tatarlar böyle yiyor diye bu ismi almış) az pişmiş etleri cağ’a çekti. Bende o enfes etleri hiç bekletmeden ağzımla mideme çektim. Oy,oyy!
http://harbiyiyorum.com/index.php/erzurumda-cag-kebabi-nerede-yenir-gel-gor-ve-koc-cag-kebap-salonlari-kemal-koc-sakir-aktas/
Lokantanın sahibi Tortumlu Kemal Koç, bu kebabın mucidi olduğunu öne sürüyor ve bu konuda da şunları söylüyor: "1982 de ben bu kebabı çıkardığım zaman hiçbir yerde yoktu. Cağ yöremizde şiş anlamına geliyor. Etlerin örgü şişini andıran bu şişlere geçirilip servis edilmesinden dolayı müşteriler bu yemeğe cağ kebabı demeye başladılar. Biz de bunun üzerine tabelayı değiştirip, Cağ Kebabı adını koyduk. Cağ kebabını Sarıkamış'ta da, Kars'ta da görebilirsiniz, ama mucidi biziz. Yani cağ kebabını yemek için en doğru adrestesiniz. Kebap yapımında kuzu eti ve koyun eti kullanıyoruz. Eti özel soslarımıza yatırıp bir gün dinlendiriyoruz. Ertesi sabah eti sırasına göre, sert kısımları alta gelmek şartıyla; butunu, kolunu, kaburgasını, boşluğunu, yağların üst üste gelmemesine dikkat ederek şişlere geçirip odun ateşinin üstüne yatık halde asıyoruz. Bu kebap döndüre döndüre pişirilir. Aslında bu kebabın gerçek tadını almak isteyenler, etin altta çiğ kalan kısmının ızgarada pişirilmesini istemezler. Yörede cağ kebabının bu haline "Tatari" denir. Yani üstü pişmiş, altı çiğ kalmış kebap, damağına düşkün olanların tercihidir.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5850533&yazarid=45
Erbabı, "lezzetini almak için etin tatari yenilmesini" öneriyor... Tatari, yani az pişmiş. Çatal kullanmadan, etin takılı olduğu cağ, ağza götürülerek gerçek lezzete ulaşılıyor. Fazla baharat ve sosa ise 'etin et tadında yenildiği kebap' anlayışını bozmamak için hiç de sıcak bakılmıyor.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=865702&title=erzurum-yaylalarinin-tadi-ankara-cag-evinde
Erzurumluların çoğu küçük şişleri ızgaraya koydurmadan yarı pişmiş yemeyi tercih ediyorlar. Buna Tatari deniyor. Etin böyle daha lezzetli olduğu öne sürülüyor.
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=6544719
TATARİ KELİMESİNİN TATARLARLA BAĞLANTISINA GELİNCE
Çağ kebabının az pişmişine TATARİ denmesinin sebebi ise şöyle bir açıklama okudum, POSTA TATARLARI bulundukları yerde çok az kalabiliyorlardı, bu yüzden etleri bile tam pişmeden yiyerek yollarına devam etmek zorunda kalıyorlardı, Tatari=Az pişmiş anlamının bu şekilde ortaya çıktığı rivayet ediliyor.
Güncel Türkçe Sözlük
tatarı anlamı
sf. hlk. Tam pişmemiş.
sf. hlk. Tam pişmemiş.
Tarama Sözlüğü
tatarı anlamı
Az pişmiş (yemek).
Az pişmiş (yemek).
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
Vesselam!