NOGAYLARDA BESLENME KÜLTÜRÜ
KIR PİDE YAPARKEN
Bir toplumun beslenme kültürü hayat şekliyle yakından bağlantılıdır. Hayat seklinin değişmesi, beslenme kültürünün de değişmesine neden olur.Bu bakımdan beslenmede göçebe ve yerleşik hayat biçiminde farklılıklar görülmekte, bu farklılık beslenme kültürüne de önemli ölçüde etki etmektedir. XVI. yüzyılda Nogaylar ile ilgili bilgi veren Jenkinson, onların beslenme sistemine de değinmiş ve eserinde bilgiler vermiş ve bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. "Sahip oldukları büyük sayıdaki hayvanlar tek geçim ve zenginlik kaynaklarıdır. Genellikle at eti yerler ve kısrak sütü içerler. Mısırın varlığından haberleri yoktur. Ekmek yemezler. Hristiyanlarin tahıl tükettikleri ve tahıldan elde edilen içkileri içtikleri için güçsüz olduklarını, kendilerinin ise et ve süt ile beslendikleri için çok güçlü olduklarını savunurlar." Evliya Çelebi de yukarıdaki bilgileri doğrulamakta ve "Tatar kavmi ömürleri boyunca su içmek ve yemek (ekmek) yemek nedir bilmezler. Eğer ekmek yiyip, su içerlerse hemen o saat ölürler. Devamlı at sütü, deve sütü, boza ve talkan içerler" demektedir.
Evliya Çelebi, Nogaylar'ın hayvansal ürünleri imal etmeleri hususundaki ustalıklarına temas etmekte ve Nogay kavminin yüz kırk kabilesi Heyhat sahrasında konup göçerken yaptıkları yağı Taman adasında sattıklarını belirtmekte ve "Kalmuk Heyhat sahrasına ayak basınca Nogay kavmi darmadağın olmuş, yağın da İstanbul’daki fiyatı yükselmişti" şeklinde bir açıklamada bulunmaktadır.
Yemekler ve içecekler
Nogaylar’ın millî yemeklerinin benzerlerini Orta Asya, Volga Havzası ve Kuzey Kafkasya'daki topluluklarda da görmekteyiz. Besbarmak, şaşlık, kımız yoğurt ve ayran gibi Nogaylar’ın sevdiği yiyecek ve içeceklere Kuzey Kafkasya'da yasayan bir çok topluluğun da rağbet ettiği görülmektedir.
Genel olarak et ve süt ürünlerinin hakim olduğu Nogay mutfağında, uygun iklim şartları söz konusu olduğunda sebze ve çeşitli bahçe ürünleri bulunur ve bunlar da kullanılırdı. Tavrida Guberniya'sinda (Vilâyeti'nde) yasayan Nogaylar elma, armut, ve üzüme özel bir düşkünlük gösteriyorlar, vişne ve inciri panayır ve pazarlardan satın alıyorlardı. Karpuz ve kavunu ise kendileri yetiştiriyordu. Tükettikleri bitkiler arasında soğan, biber ve sarımsak da ön planda gelmekteydi.
Et türü yemekler hususunda şunları söylemek mümkündür: Nogaylar, Orta Asya’nın, İdil Bölgesinin Türk topluluklarında olduğu gibi at, deve, koyun, sığır, kümes ve av hayvanlarının etlerini yiyorlardı. Nogaylar yazın koyun eti, kisin ise daha çok at eti yemekteydiler. Kisin mevsim hastalıklarına iyi geldiği gerekçesiyle taze tay etine rağbet göstermekteydiler. Taydan elde edilen yağın ise mide hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. At etinden "qazı" denen bir çeşit sucuk yaptıkları gibi, bu kazıdan soğanlı yağda "quvırma" denen bir yemek de yapmaktaydılar. "Toltırma" da bir başka sucuk türüdür.
Genelde eti sulu olarak pişirirlerdi. Etin suyundan ise çorba yaparlardı. Kuzu etinden özellikle ilkbaharda "tabaq börek", "qazan börek" yaparlardı. Besbarmak da sevilen et yemeklerinden birisiydi. "Quvırdaq" ve bunun bir başka çeşidi olan "quvırma" da hoşlanılan et yemekleri arasındaydı. Çobanlar ise "kurleme" isimli yemeği yapmaktaydılar. Balığın bulunduğu bölgelerde de özellikle kızartılarak balık tüketilmekteydi. Ekmeğin rağbet gördüğü yüzyıllarda da yaşlı Nogaylar darıdan ekmek pişirirlerdi. Az gelirli olanlar ise darıdan "malay" (börek biçiminde ekmek ) üretirlerdi.
İçecek olarak Nogaylar’ın fazla su içmediklerini yukarıda belirtmiştik. Kımız, Nogaylar arasında önemli bir içecek olarak görülmektedir. Kımızın kuvvetlendirici bir içecek olduğu ve sağlığa yararlı bulunduğu seklinde bir inanca sahiptiler. Özellikle akciğer ve mide hastalıklarına karşı etkili bir ilaç olarak da kımızdan yararlanmaktaydılar, Sütü ise çiğ olarak içtikleri gibi, yoğurt, peynir ve ayran olarak da tüketmekteydiler. İnek ve koyun sütünden beyaz peynire benzeyen ve yaygın biçimde yenen "pıslaq"ı hazırlamaktaydılar.
Kışın sütün ve Kımızın bulunmadığı zamanlarda boza yapmaktaydılar. Düğünler ve törenler için çok miktarda boza yapılıyordu. Boza topluluk içinde törenlerde tüketilen içeceklerden biridir. Balboza ve şerbet de diğer içecek türleri arasında sayılabilir.
Nogaylar’ın içecekleri arasında Nogay çayının özel bir yeri vardır. Bu çay bir çok topluluğun beslenme kültüründe yer almaktadır. Bu çay bazı topluluklarda Kalmuk çayı olarak da isimlendirilmektedir. Türkiye'ye göç etmiş Nogay Türkleri'nin beslenmelerinde hâlâ Nogay çayının önemli bir yeri olduğu müşahade edilmektedir.
Mutfak Araçları ve Yemeğin servisi
Yemeği genellikle kazanda pişirirlerdi. Bir kaç çeşit kazana rastlanmaktadır (Kulaklı kazan gibi). Kap-kacaklarin çoğu tahtadandı. Bazılarını ise kamıştan yapıyorlardı. Saba, tulıq, torsıq ve artpaq dedikleri torba ve tulumlar ise deriden yapılıyordu. bazı sütlü yiyecek ve içecekleri kurutulmuş kabaktan yapılan kaselerde yemekteydiler. Mutfak malzemesi yapan ustalara "agaş usta" adı verilmektedir
Yemek, üyken üyde (büyük evde) yenilirdi. yemeği dağıtmak için büyük kaşığı kullanma, kadının evdeki üstünlüğünün sembolüydü. Bunu yalnız yaşlı kadın, onun bulunmadığı hallerde en yakın yardımcısı yapardı. Yemek bazen sırayla yenirdi. Bazı kereler ise ayni anda, ama gruplar halinde yenmekteydi. Böyle bir gruplaşmada yaş grupları gözönüne alınırdı. Yaşlılar birarada bulunurlar, aile reisinin karisi da onlarla birlikte sofrada yer alırdı. Bu sofrada ki oturma düzeninin en orunlu (üstün) yerini teşkil ederdi. yemeği dört ayaklı, ayakları kısa masalarda yerlerdi. Eğer misafir gelirse, gençler sofradan çekilirler, yerlerini misafire bırakırlardı. yaşlı erkek ve kadınlar misafirlerle birlikte yemeğe devam ederlerdi.
Nogaylar özel günlere büyük önem vermişler ve kutlama günlerini de birlik ve beraberlik duygusuyla geçirmişlerdir. Nevruz bayramına büyük önem vermişlerdir. Bu bayramlarda kazanlarda koyun ve at eti pişirilirdi. Nogaylar’ın bir kısmı Nevruz bayramında evlerinde yemek yapmazlar, köy kenarına çıkarak sadece getirdikleri sütü içerlerdi. Köyün bütün gençleri ve yaşlıları köyün kenarında toplanırlar, inekleri ve kısrakları, develeri sağıp çevrelerindekilere süt dağıtırlar ve birbirlerine sütle saygı gösterisi yaparlardı. Bu bayram yemeği en yaşlı kişinin duası ile başlatılır, sütü alan kişi süt taşını iki eliyle tutarak güneşe bakar ve yere sıcaklığını versin, vaktinden önce kavurtmasın diye de dua ederdi. Sonra bir kaç süt damlasını yere damlatır, sütten biraz içip çevresindekilere dağıtırdı.
Sonuç
Nogaylar’ın yemek kültürü genel olarak Türk beslenme sistemi ile uyum içinde gelişme göstermiştir. Başlangıçta hayvanî maddelerden yararlanarak yiyecek üretilirken, daha sonraları başka malzemeler de yemek kültürü içinde yer almıştır. Onlar farklı bölgelere göç ettiklerinde o bölgelerin yemeklerini kendi yemek kültürleri içine aldıkları gibi, kendi yemeklerini de değişik toplulukların yemek kültürlerine aktarmışlardır.
--------------------------------------------------------------------------------
Ayşe Baysal v.d, Türk Mutfağından Örnekler (Ankara, 1993), s.1.
Anthony Jenkinson, Early Voyage and Travels to Russia and Persia, edited by Delmar Morgan, Cilt: II, (Londra, 1886), s. 52-53.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Sadeleştiren: Mümin Çevik (İstanbul, 1985), s.502
A.g.e, s.500.
İ. H. Kalmikov- R. H. Kereytov- A. İ. Sikaliyev, Nogaytsi (Çerkessk,1988), s. 144.
A.g.e, ,s. 143.
A.g.e, ,s. 145.
Nimet Berkok-Kamil Toygar, Kuzey Kafkas Mutfak Kültürü ve Yemekleri (Ankara, 1994), s. 484-487.
İsa İndraliyev, Nevruz Bayramında Nogay Halk Adetleri, Türkiye Türkçesine aktaranlar: Mariyam Bulgarova-Celalettin Erbay, Nevruz, Yayına hazırlayan: Sadık Kemal Tural (Ankara, 1995), s.153.
Ramazan Kereytov, "Kafkas Nogay Türklerinde Nevruz Bayramı", Türkiye Türkçesine aktaranlar: Mariyam Bulgarova-Celalettin Erbay, Nevruz, Yayına hazırlayan: Sadık Kemal Tural (Ankara, 1995), s. 235.
--------------------------------------------------------------------------------
Emel Dergisi. Sayı :218
HAYAT HALK İNANÇLARI
Nogay folklorunun tarihi hazinesinde çeşitli folklorik ürünler vardır. Bunlar, çeşitli hatıralar, destanlar, hayvancılık ve ekincilik türküleri doğumdan ölüme kadar geliştirilmiş uygulamalar, çocuk türküleri, çeşitli seviyeden oyunlar, çiftçi şiirleri, lirik parçalar “Sustuşka” diye bilinen (Karşılıklı kız –erkek oynanan bir kısmı türkülü oyunlar) iyi ve kötü günlerde okunan neşeli ve hüzünlü parçalardı. Bunlardan bir kısmı defin esnasında okunan bir nevi ilahilerdi. Ayrıca sözlü edebiyat mahsulu olan dualar/alkışlar, beddualar/ Gargışlar, masallar, efsaneler, yaşanmış olay anlatıları, bedii halk düşünür ürünü olan sözler vardı. En önemli yeri Eposlar alıyordu. Deyimler ve ata sözleri oldukça gelişmiş ve zengindi. Halk kültürünün oluşup yaşamasında Türkücü ve Masalcı önemli yerleri vardı. “Poyema” diye bilinen uzun şiirler yazıyorlardı. Nogay şiirinde en saygın yeri kahramanlık şiirleri alıyordu. Bunlar “Yıran” olarak biliniyorlardı. Lirik Nogay destanlarını ise “Bahşi” ler dile getiriyordu. Efsaneleri ise “Engimeşi” ler “Ertegişi”ler (Masalcılar) atasözü anlatan “Şeşenler” deyimlerin bulunması da “Efovoizm” ler ünlüdür. Şeşen kelimesi, müdrik ve hazır cevap anlamına gelmektedir. “Yırşı”lar bütün türküleri okuyabilirler. “Şıngsi” ler Şıng,diyor, ınar, beyit anlamında idi. Manicilere “Sastucka” Ağıtçıları “Bozlauşi” Beddua edici ve deyim ustası olanlara “Şuklanşı” deniliyordu. Bunlar daima halk tarafından itibar görmüşlerdir. Bu alanda, Korkut, Şez-bayan, Ket-buga, Naymanlı, Sıbra, Jirense, Şeşen ve diğerleri Nogay halkının hafızasında yaşamaktadırlar. 1920’den sonra Nogayların en ünlü türkücüleri “40 Nogay Poeması Anlatıcıları” idi. Bunlar, Musa Yurau, Kasım, İdris İshak Ulu idi. Nogay ağıtçılarının ünlüleri ise, Estavgan Yırau, Üzlükken Amit Kazı’dır.
Çağdaş Nogay Folklorcularından Dağıstan elinden, Kuray Lukmanova, Süleyman Sorseyeva, Yumali Adjimurzayeva, Abdulkerim Goniyevi, Yumanbeda, Koybokov, Stavropol bölgesinin Neftekums ilinden Zeyida Koyboliyev, Nogman ve Magament Koldosov çeçenistan’ın Şerkovsk ilinden Ali-kişi katrosov, Karaçay- Çerkezya’dan Hacı Issak Kumukov, Halil Naymanev ve Hangereya Cemokulov’u anmak gerekir.[1]
Karakalpakistan’da 1997 yılında kutlanan ve bizimde “Asık Şenlik” bildirimizden katıldığımız “Kırkkızlar Destanı” sempozyumunda Nogaylar da vardır.[2] Aynı yıl bu destan Derbent Dağıstan’da da kutlandı. Keza 2003 yılında yine Nokus – Karakalpakistan’da yapılan “Adige Destanı Sempozyumu”na biz......isimli bildirimizle katıldık.[3] Türkistan –Karakalpakistan Türk destan kültürü ile Kafkasya – Nogay Türk destan kültürü arasında özel bir bağ vardır.
Nogayların hayatlarında önem taşıyan safhalarında Nogay masalları anlatılır ve Nogay şiirleri okunur. Çeşitli yansımalar yapılır. Nogay folklorunun Şiip ürünleri Müzikli Nogay folkloru ile direkt ilişkilidir. Bir kısım Nogay müzik aletleri günümüze kadar gelmiştir. Kabız, dombre, dutar, sıbızgı, kabal, karnay, zurnay, davulboz bunlardandır.[4] Bu çalgıların isimleri Kafkasya ve Anadolu türk müzik aletleri olduğuna şahitlik etmektedir.
Nogayların çağdaş ağıtçı ve manicileri eski meslekdaşlarından farklı olarak profesyonel değillerdir. Buna rağmen eski gelenekleri yaşatanlarda bunlardır. Nogay folkloruna dair günümüze gelebilen ilk belge Alibey Sarobov’a ait olup 1830 tarihlidir. XIX. Yy.’ın 2. yarısı XX. Yy’ın başlarındaki folklorculardan A. Arhipov, M. Osmanov, G. Ananev, P. Palev tanımışlar daha sonra Canibekov geliştirmiştir. Onun 30 yıllık çalışmaları (1905-1935) sonucu Nogay Eposu, folkloru, manileri, özlü sözlerinin toplandığı 4 ciltlik “Kelime Hazineleri” adlı eserde toplanmıştır. Ayrıca bu alanda S.A. Canibekov Kalmıkof ve A.İ Sikaliyev de çalışmışlardır.
Nogayların 10 kahramanlık destanı (Batır Yırları) lirik destanlardan (Aşık destanlarından) oluşmuştur. Ünlü destanları; Aysıla oğlu Ahmet, Kamlanlı Batır, Edige Mamay, Manaşa, Manaşı Uk Tuyakbay, Er Tazgıl, Musevki Batır, Şora Batır, Adil Soltan, Kırk Nogay Kahramanı, Karasay Kazı, Er Kusep, Er Kosay, Amanhor, Er Kokşe, Kambar Batır ve başkalarıdır. Nogay Eposlar 14-17 yy.da oluşmuştur. XIV.yy.da yazılan Edige Destanı Nogay fikrinin doğuşunu anlatır. Kızıl Ordu’nun dağılmaya başladığı bir dönemde esaretinde bulunan halklar ayrılmaya başlamışlardır.
Nogay masalları 3 bölümden / devreden oluşmaktadır. Bunlar, Hayvanlar, büyücüden ve maişet hakkındadırlar. Bütün Nogay Türk masallarında kahraman, haksızlığa, zulme karşı savaşır. Hayvan masallarının derinliklerinde mitolojik dönemin izleri vardır. Hayvan ve büyücü mitolojisine dayanır. Hayvanlar düşünen, akıl yürüten muhakeme edebilen karakterleri vardır. Bunlar eski Türk boylarının/ kabilelerinin anemistik ve totemistik buluntular ile doludur.[5] Denilirken bu tespit aynı zamanda Atlı Bozkır Medeniyetinin İnanç sistemini oluşturan bir takım kültlerin kökenine işaret etmektedir.[6]
Nogay Yaratıcılığında “aforizm” (gizli söz) daha çok gelişme kayıt etmiş “takpaklar” (atasözleri) “Yumaklar” (Bilmeceler) Nogay halkının asırlar boyu birikmiş hayat tecrübesi vardır. Bazı örnekler; “Ağzın kanla dolu olsa da düşmanının önüne tükürme”, “Mollaya fazla yakın durma, zengin olduğun zaman o sana yaklaşacaktır”, “Diyilen söz, atılan ok gibidir”, “Birisini sözle ikna edemiyorsan, deynekle hiç ikna edemezsin”, “İyi söz ruhun gıdası, kötü söz ise baştası(mezar taşı) dır.” Nogaylarda yağmur duası olarak kurak mevsimlerde; “Kun – ayım ket,ket salkın –ayım kel –ket” denir. Türkiye Türkçesi ile “Kurak ayım git git, Yağmurlu ayım gel gel”demektir.
NOGAY TÜRKLERİNDE HALK İNANÇLARI
Günümüzde Nogay Türkleri evlendirecekleri kızlarının kanaatini sorarlar. Durun (eski) dönemde kızın kanaati sorulmaz ve kızlar 12 yaşından itibaren evlendirilirdi. Şimdi kızlar için evlilik yaşı 18-20’dir. Kız ere verince kırk duval (davar) kalın istenirdi. Bir kimsenin kızı dünyaya gelince O’na “Kırk davarın hayırlı olsun” denirdi. Kız ve erkek evladın itibarları itibariyle “erkek çocuk daha yalışıdır”. Nogay Türklerinde oğlan bala doğanca (oğlan çocuk doğunca) “Çatanın tüpü (dipi) berk olsun” (soyunuz devam etsin) denir. 1940 yılında evvel Nogaylarda 10’den az bala olmazmış, şimdilerde nadiren 6-7 ve daha ziyade 3-4 bala olmaktadır. Nogay Türkleri Rus aileye kızlarını vermezler. Obalarından aşiretlerinden de kız almazlar. Bu tür gençler aralarında kardeştirler.[7]
Nogay Türkleri çocuklarını nazardan korumak için onlara molladan “dua” alınır. Geç konuşan çocuğun dili kaşıkla vurulur. Çocuklar muhakkak sünnet yaptırılır. Dağıstan Nogaylarında sünnetsiz çocuk yoktur. Kurban Nogaylarında sünnetsiz çocuğa rastlanabilir. Nogay Türklerinde sünnetçinin adı “ Baba”dır. Şimdi Baba ve sünnet adetleri pek kalmamıştır. Sünneti doktorlar yapmaktadırlar. Sünnet de yaranın tedavisi için Ocak külü ilaç olarak kullanılmaktadır. Sünnetin kesilen parçası çocuğun annesi tarafından bir yere saklanır. Sünnet 5 ile 7 yaşlarında yapılır. Sünnet Toyuna “Baba Toyu” denir. Büyük bir bayram yapılır. Sünnet olan çocuk için “Şimdi Müslüman oldu” veya “şimdi tam Müslüman oldu” denir.
Nogay Türklerinde, çocuk askere gidince kurban kesilir. Hayır dilekler dilenir. Toy yapılır. Bu toya “Gece Toyu” denir. Askere gidecek gence şavgal (hediye) verilir. Hediye olarak asker adayına para verildiği de olur.[8] Nogay Türklerinde “söz vermek” çok önemlidir. Çocuk doğduğunda “Beşik Kertme” yapılır gençler için “sözü verilmiş” denilir. Söz muhakkak yerine getirilir. Evlenme yaşları gelince, kızın erkekten tercihen 2-3 yaş genç olması istenir. Gençlerin evlenme yaşları geldiğinde erkek tarafından kızın annesine ağız aramak için gidilir. Erkek daha evvelden evlenme isteğini anlatmak için bir dostuna veya yengesine istediğini söyler. Onlar da anne – babaya bilgi verir. Kızın cevabı “Kız ayılduru” alınır. Kızın ailesinin “evet” deyişinde küçük bir toy yapılır. Daha sonra “şeytan ötbes toyu” (şeytan geçemez toyu) yapılır. Evliliğin onayı için bu arada yaşlılara gidilir. Yaşlılar yıldızlara bakarak çiftlerin yıldızlarının uyuşup uyuşmadığına, düğünün ne zaman yapılmasına uygun olacağına karar verirler. İkon “toy” (Büyük Toy” ise 2-3 gün sürer.
Gerdek gecesi yakınlarından gençler damadın börkünü kaçırırlar. Börkü geri alabilmek için hediye verilir. Damat ve gelin kırmızı –yeşil renkli bir perdenin beti (yüzü) görünmesin diye geline yavluk örtülür. Gelini görmek isteyen herkez geline hediye olarak bir takı takarlar. Toylarda, kımız, boza ve şıra içilir. Bu arada konuklara sök ikramı yapılır. Sök, taze kavrulmuş darı, şeker veya bal karışımından yapılmış Talgan vardır. Talgan, darı veya mısır unu, süt, kaymak ve bal karşımı bir yiyecektir.[9]
Nogay Türklerinde gelin olacak kızda aranılan vasıflar, adayın kullak süyer (çok çalışkan), olmalı, kolu kemer (marifetli olmalı),yol yordam töre bilmeli. Bu konu ile ilgili bir tekerlemeye göre; “ Anasına korop kızını ve ayağına korop aşın iç” denir.
Nogay Türklerinde sık rastlanan insan isimleri, Esengeldi, Yumanyaz, Yumandık (Sevindik), Şanra Sevunduk (Sevindik), Kuvandık (Sevindik), Gündoğan, Atyeter, Tanyatık, Kısmenbet, Geldimorat, Kayırbek, Navurbek, Kazbek, Orozniyez, Orozmanbet, Üzlüken, Cennethan, Orazbike, Gunsulu, Yensulu, Tansulu, Tanbike, Bazarhan, Toybike (Toyda doğanlar için), Vezirhan, Demirhan, Demir-Polat, Süyünbüke, Süydümhan, Almita, Elmira’dır. Nogay Türkleri arasında Rus isimleri, Miyanda, Sıtalinbey, Sıtalinat, Vatasıbek, Kılınbek’dir. Çocuğu yaşamayan anne çocuklarının yaşamaları için onlara, Kutupdursun, Dursun, Yaşar gibi isimlerde koyar.
Nogay Türklerinde çocuğa ismini baba tarafı koyar. İlk çocuğa ismini babası koyar. Nogaylarda çocuğa ad koyan da, beşikte salganda ( ilk defa beşiğe koyulunca, Kazay Dotop’da (Day durunca) ilk yürüyünce saç ilk kırkılınca (ilk traşta) toy yapılır. Saç toyunda balanın saçı alınıp saklanılır. Çocuğun ilk dişi çıkınca (Diş Çırla Toyu) yapılır. Ad veren ata bindirilir.
Nogay Türklerinde çocuğun ilk doğduğu gün, kendisine bir gömlek giydirilir. Bu gömlek, kırk gün yıkanılmaz. Bu gömleğe “ıt kölek – it gömleği” denir. kırk gün dolunca bu gömlek ite atılır. Böylece çocuktaki kötülüklerin ve kötü ruhların tesirinin giderildiğine inanılır.[10]
Tarihi Nogay düğünleri, toplumsal – ekonomik hayatın bütün unsurlarını içermektedirler. Damat adayları arasında ciddi bir rekabet vardır. Damat adayları arasında at yarışı, nişancılık, bulmaca bulma, satranç, mani söyleme yarışması yaparlar. Yarışmayı kazanan damat adayı talip olduğu kızla bire bir yarışa girerdi. Düğün manilerinde gelinin ve ailesinin onuru okşanır övgüler yapılırdı. “Gelin geldi” ve “toy başladı” gibi parçalar okunur. “toy bitti” parçası ile düğün biterdi.[11]
Düğün manileri Türk elleri düğünlerinde çok yaygındır. Kars’da “gelini–damadı oynatma”, “Kaynanayı oynatma”, “Gelini ata bindirme”, “toy bitti kalkın gidi”, havaları çalınır. Nogay düğünlerindeki evlilik evveli sportif yarışmalar Dede Korkut’un destani yaşam tarzından farklı değildir. Nogay toplumunda çok eşlilik vardı. Ancak Nogay halkı prensip olarak bu uygulamayı pek onaylamamıştır. “Bir eşi olan rahat olur”, “İkinci eşi olan narahat ölür” denilmiştir. Lirik Nogay hayatında sevgi ön planda yer alır. Gençlerin eş seçiminde yiğitliği aklığı, samimi duygularını ön plana çıkarırlar.[12]
Günümüz Nogay Türklerinde gece tırnak kesilmez, gece tırnak kesenin rızkını kestiğine inanılır. “Ademden kolumun tırnağını aladı. Allah’dan konkar ayağımın tırnağını aladı” denir. Tırnak yer kazılıp, yere kaylanır.[13] Nogay Türklerinde her soyun bir aile mezarlığı vardır. Soylu olanlarla halktan insanların mezarlıkları farklıdır. Garip ölenlerin mezarlıkları soylu veya sade insanlar katışıktır. Nogay Türklerinde kan gütmek, kan davası sürmek, inanç ve adeti yoktur. Kız kaçırma adeti vardır ama bu hiçbir zaman kan davasına yol açmaz. Kız kaçırma yöntemi ile evlilik eskiden daha çok görülürdü o dönemlerde 4 eşlilik dahi olabiliyordu. Şimdi tek evlilik yapılmaktadır. Nogay Türklerinde ölen ağabeyinin dul kalan eşi ile evlenilir.Ayrıca evliliklerinde kesinlikle eşden ayrılmak boşanmak yoktur. 40 gün çıkarılmayan gömlek uygulamasını nadir rastlanır olsa da bin Anadolu’dan ve S. Buluç’un Şamanizm makalelerinden hatırlıyoruz. “Koku” ile ilgili olmalı. Kara iyelerin çocuğu kokusundan teşhis etmesini önlemek için almalı. Korunmada kokunun çeşitli şekillerde kullanıldığını biliyoruz. Keza ölen kimseye “toprak oldu” denilmesi de ilginçtir. Bu kutsal toprağa güvenmek gibi bir şeydir. “Yere verdik, toprağa emanet ettik” gibi bir inancın tezahürüdür. Bir diğer önemli husus da sünneti yapan adama “Baba” denilmiş olmasıdır. Bilindiği gibi kirve baba ayarında değerlidir.
Nogay Türklerinde ölen bir kimse için, “öldü” denilmez, “toprak oldu”, “yaş oldan toydu-yaşam ondan gitti” denir. Bazan da “Avuştu –değişti” veya “ömrü kıssa oldu” denilir. Nogaylarda ölünün üzerinde yıkandığı yere Şabraz Karaçaylar da ölü Cuvulgan Konna, ölü yıkanan tabla, denir. Kuban Nogaylarında ölümün 2. günün Dağıstan Nogaylarında 2. veya 3. günü defin yapılır. Başsağlığına gelenler, “Yatan Yer Cennetli Olsun” “Bu öldü kalanlar sağ olsun”, “İzi yaratsın başkaları ölmesin” denir.
Nogay Türk halk inançları, genel Türk halk ve burada Anadolu Türk halk inançlarıyla farklılık göstermektedir. “Şeytan Geçemez Toyu”nun yapılışı, gelin ve damadın arkasına geçtikleri perdenin kırmızı ve yeşil oluşu gibi. Renk kültüründe görülen bu aynılık, sayı 40 gibi sayı kültüründe de görülmektedir. Ak ve kara iyeler Toprak kültünde, beslenme ve eğlence kültüründe diğer alanlarda bu aynılığı görebiliyoruz.
[1] a.g.e., a.g.y.
[2] Y.Kalafat, “Edige Destanında Olaganüstü Tipler” Prof. Dr.Ahmet Bircan Ercilasun’a Armağan, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Bahar 2003, S. 13 sh. 344-352
[3] Y.Kalafat, “Nokus Kırkkızlar Destanı Sempozyumu ve Karakalpak Türk Halk İnançları” Türk Tarihçiliği ve Prof. Dr. Aydın Taneri Armağanı, Ankara 1998 sh. 315-336
[4] İ.H. Kalmukov, P.H. Kareytov, A.İ. Cıkaliev, a.g.e, a.g.y
[5] a.g.e, a.g.y
[6] İ.Kafesoğlu, Türk Bozkır Kültürü, Ankara 1987
[7] Y.Kalafat, “Nogay Türklerinde Halk inançları” TÜRKSOY, Nisan 2001, S. 3, sh. 33-35
[8] a.g.m
[9] a.g.e
[10] a.g.e.
[11] a.g.e
[12] a.g.e.
[13] a.g.m